Türk Otomotiv Sanayicisinin Dergisi



Stratejik Dayanıklılık: Tercih Değil Zorunluluk...

Paylaş :
Haber Eklenme Tarihi : 18.08.2025 06:56:00

Krizler yeni normalimiz oldu. Otomotiv sektöründe stratejik dayanıklılık artık bir seçenek değil, zorunluluk. Tedarik zincirinden üretime, dijital dönüşümden insan kaynağına kadar dayanıklılığı bir kültür haline getirenler, belirsizlikleri fırsata çevirerek geleceği şekillendiriyor.

 

Tülay Hacıoğlu Şengül

TAYSAD Yönetim Kurulu Üyesi
 
Hızlı teknolojik gelişmelerin, jeopolitik gerilimlerin ve küresel dinamiklerdeki değişimlerin gözlemlendiği bir dönemden geçiyoruz. Teorik olarak öngörülen “bir sonraki olağanüstü durum” zamanla somut bir gerçeklik haline gelebiliyor ve hayatın merkezine yerleşebiliyor. Tam da bu aşamada önceden yapılan senaryo planlama çalışmalarının ve dönüşümü yönetmekle ilgili tüm hazırlıkların ne kadar değerli olduğunu idrak ediyoruz.  
 
Sektöründe kuralların tekrar belirlendiği, ürünün kendisinde elektrifikasyon ve otonom araç teknolojisi ile köklü değişimlerin yaşandığı ve müşteri taleplerinde değişikliklerin görüldüğü küresel otomotiv sanayisi, son yıllarda içinden geçilen BANI (Kırılgan, kaygılı, doğrusal olmayan ve anlaşılmaz) döneminde karşı karşıya kaldığı olağanüstü durumları yalnızca geleneksel risk yönetim stratejileri ile yönetemez hale geldi. Kırılganlaşan tedarik zincirleri, artan hammadde maliyetleri, çip krizi, savaşlar ve iklim krizi gibi birbiriyle bağlantılı şoklar sektör liderlerini yeniden düşünmeye zorluyor. Bu yeni gerçeklikte şirketlerin yalnızca "kriz anı" refleksiyle değil; olağanüstü durumların öncesini ve sonrasını kapsayan stratejik dayanıklılık anlayışıyla hareket etmesi gerekiyor.
 
McKinsey’nin yakın zamanda paylaştığı bir analize göre, artık asıl mesele krizden sonra ne kadar hızlı toparlandığınız değil; kriz olmadan önce ne kadar hazırlıklı olduğunuzdur. Stratejik dayanıklılık kavramı, yalnızca belirsizliklere karşı bir savunma değil; aynı zamanda uzun vadeli büyümenin, rekabetçiliği korumanın ve çevik karar almanın anahtarıdır. Stratejik dayanıklılık hem içsel kapasiteyi güçlendirmeyi hem de dışsal belirsizliklere karşı öngörü geliştirmeyi içeriyor. Bu bağlamda, başarılı otomotiv şirketleri değer zincirlerinde tek bir coğrafyaya veya tedarikçiye bağlı kalmadan, yerel dayanıklılık ve ölçek verimliliğinde doğru dengeyi yakalayacak şekilde alternatif senaryolar üzerinden esnek üretim yapılarını ve lojistik ağlarını kurguluyor. Aynı zamanda finansal, organizasyonel, dijital ve teknolojik dayanıklılık, iş modeli ve yenilikçilik yetenekleri, regülasyon uyumu ve marka itibarı gibi konular da stratejik ajandanın merkezine taşınıyor.
 
Otomotiv sektöründe artık yalnızca kaliteli üretim yetmiyor; aynı zamanda hızlı karar alabilen, olağanüstü durumların yarattığı ani sarsıntılardan kalıcı öğrenme çıkarabilen ve bu doğrultuda organizasyonel reflekslerini geliştiren, esnek üretim modellerine sahip ve farklı senaryolara önceden hazırlıklı yapılar ön plana çıkıyor. Veriye dayalı karar destek sistemleri, üretimden finansa kadar uzanan çapraz iş birliği modelleri ve lokalizasyon politikaları, dayanıklılığı artıran önemli stratejik kaldıraçlar haline geliyor. 
 
Türkiye otomotiv tedarik sanayisi, Avrupa’ya yakınlık, esnek üretim kabiliyeti ve güçlü mühendislik altyapısı sayesinde bu dönüşümü fırsata çevirebilir. Bu fırsatın değerlendirilebilmesi için, klasik kriz reflekslerinin ötesine geçilerek kurumsal stratejilerin merkezine dayanıklılığın yerleştirilmesi, strateji ve yetenekler hakkındaki geçmiş varsayımların sorgulanmaya açılması,  esnek ve güçlü süreç ve sistemlerin geliştirilmesi ve doğru önceliklendirme gerekiyor. Tüm paydaşlarla birlikte şirketlerin dayanıklılık kasının güçlendirilmesi Türkiye otomotiv tedarikçilerini rekabetçilikte üst sıralara taşıyacaktır.
 
Krizleri aşmak için değil; fırsatları yakalamak için dayanıklı olmalıyız.

 

E-Posta Olarak Gönder

Başarıyla Gönderildi
İşleminiz başarıyla gerçekleştirildi

Adınız Soyadınız
Haberi Göndermek İstediğiniz E-Posta Adresini Girin
Notunuz